Gıda Güvenliği ve Gençlerin Tarım Sektöründen Uzaklaşması

Gıda güvenliği, iklim krizi ve artan nüfus gibi sorunlar, gençlerin tarım sektöründen uzaklaşmasına neden oluyor. Tarımın geleceği için gençlerin sektöre kazandırılması şart. Tarımsal üretim, dünya genelinde yaşlanan bir iş gücü ile karşı karşıya. Çiftçilerin yaş ortalaması 55’in üzerinde. Türkiye’de de durum benzer. 2024 itibarıyla çiftçilerin yaş ortalaması 59 olarak öngörülüyor. Gençlerin tarım sektöründen uzaklaşması, gelecekte tarımsal üretim açısından ciddi sorunlar yaratabilir.
Gençler, tarım sektöründe artan maliyetler, düşük kâr marjları ve pazar belirsizliği gibi risklerle karşılaşmak istemiyor. Ayrıca, tarımın ‘geri kalmış bir uğraş’ olarak algılanması da gençlerin sektörden uzaklaşmasına neden oluyor. Gençler, tarımın modernleşmediği sürece bir kariyer olarak değer bulmadığını düşünüyorlar. Bu durum, tarımsal üretimin sürdürülebilirliği açısından büyük bir tehdit oluşturuyor.
Tarımda kullanılan ilkel yöntemler ve yetersiz teknoloji, gençlerin sektöre olan ilgisini azaltıyor. Kırsalda geleneksel aile yapısında söz hakkı alamayan gençler, büyük şehirleri tercih ediyor. Televizyon programları ve diziler, kırsal alanda toplumsal baskıyı artırarak gençlerin tarımdan uzaklaşmasına katkıda bulunuyor. Bu durum, tarımsal üretimin geleceği için ciddi bir tehdit oluşturuyor.
Tarımı dijitalleştirerek, yazılım ve veri bilimi gibi alanlardan gelen gençleri cezbetmek mümkün. Tarım girişimciliği ve tarım teknolojileri için kuluçka merkezleri kurulmalı. Teknoloji, tarımla buluşturulmalı. Tarım meslek liseleri ve tarım inovasyon merkezleri, daha nitelikli ve pratik odaklı hale getirilmeli. Gençlere tarımın önemi aşılanmalı.
Genç çiftçilere yönelik hazine arazilerinin tahsisi ve ortak üretim kooperatifleri gibi sistemler geliştirilmelidir. İstekli gençlerin araziye ve finansmana erişimi kolaylaştırılmalıdır. Başarılı genç çiftçiler ve tarım girişimcileri, medya ve sosyal medyada daha görünür olmalı. Bu sayede gençlerin tarıma olan güveni artırılabilir.
Tarım, sadece bir üretim biçimi değil; yaşam biçimi ve toplumsal liderlik alanı olarak sunulmalıdır. Tarımsal üretimin sosyal prestiji artırılmalıdır. Genç kadınların üretime katılımı için özel fonlar ve eğitim teşvikleri verilmelidir. Sektöre girmeye hevesli kadınlar desteklenmelidir. Bu durum, tarımın geleceği için büyük bir fırsat sunmaktadır.
Tarım, yalnızca sorunlarla değil, çözüm ve başarı ile anlatılmalıdır. Şehir tarımı, dikey tarım ve topluluk bahçeleri gibi modellerle şehirli gençler de tarıma çekilmelidir. Avrupa Birliği, gençleri tarım sektörünün taşıyıcı ana kolonu olarak görmektedir. Tarımın yeni diplomasisi geliştirilmelidir.
Gençlerin tarımdan kaçması, sadece üretim açığını değil; kültürel, sosyal ve ekonomik büyük bir boşluğu da beraberinde getiriyor. Bugünden harekete geçmezsek, geleceğimizi kaybetme riski ile karşı karşıya kalabiliriz. Tarımsal üretim, artık sadece bir geçim meselesi değil; gezegenin geleceği ile doğrudan ilgili bir varoluş meselesidir.
Tarımı dönüştürmek, geleceği kurtarmak için şarttır. İklim krizinden göçlere kadar her şey değişiyor. Bugün aldığımız her karar, insanlığın kaderini yazacak. Tarım mı değişecek, yoksa biz mi yok olacağız? Bu sorunun yanıtı, geleceğimiz için kritik öneme sahiptir.